***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

19 Mart 2015 Perşembe

Hakan Bulut röportajımdan notlarım...


Hakan Bulut dediğimde akla ilk gelen Seksenler dizisindeki “Butik Ali” olsa da öncesi ve sonrası var elbette. Buralara hiç de öyle soy ismi gibi bulutların üstünde yol alarak gelmemiş. 19 yaşından beri ciddi bir uğraş içerisine girmiş. Klasik aile düşüncesinden dolayı oyuncu olacağım değince resti görmüş. Kendi uğraşıyla Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ne girmiş, eğitimini tamamladıktan sonra burada hoca olarak çalışmaya başlamış. İlk oyununu izledikten sonra ailesi tamam artık sen bunu çok istiyorsun diyerek restlerini geri çekmiş… Sonrası ise çok güzel bir şekilde ilerlemiş… Nefes Vatan Sağolsun, Seksenler, Mandıra Filozofu ve şimdi Yapışık Kardeşler projelerinden de anlaşıldığı gibi dört de dört doğru projelerle karşımızda oldu. Beşinci projende yanlış yapma lüksün yok dediğim de The Ritz Carlton Oteli’nin terasında boğaza karşı çayımızı yudumlarken, biraz da nasıl biri olduğunu konuştuk. Kavga gürültüyü sevmem, düzeni ve yemek yapmayı ama en çok da vosvosumla yolculuğa çıkmayı severim dedi. Bir de çok çalışmak gerek, hırslı olmak değil de büyük hayaller kurmak gerek diye de ekledi.

Kendisi bunları ekledi eklemesine ama ben bilemem tabiî ki ne kadarı doğru. Oturduk, sohbet ettik, sohbet ederken göz teması kurmayı çok seven biri olduğunu gördüm, konuşmayı, konuşurken biranda role bürünmeyi sevdiğini de. Bu da sohbetimize renk kattı haliyle.

Nasıl iletişime geçtin derseniz, kendisini Butik Ali döneminden beri takip ederim, Okan Bayülgen’e konuk olmuştu şubat ayı içerisinde ama artık biz de sohbet etmeliyiz diyerek iletişime geçtim...

Kendisiyle iletişim kurma sürecinde birkaç kez mailleştik ve ardından da telefonlaştık. Mailleşirken gülücüklerini eksik etmeyen Hakan Bulut, telefonda ne sert konuştu öyle benimle. “Tamam, bu aralar yoğun, setin durumuna bir bakayım haftaya haberleşelim.” Nokta. Bu cümleye sert bir ses tonunu ekleyin birde, insan korkuyor. Aman be dedim tamam yapmayalım röportajımızı (içimden dedim tabii ki), içimdeki sese de uymayıp Salı günü aradım, konuştuk hop hemen anlaşıverdik ve anlaştığımız saatte anlaştığımız yer de buluştuk. Sıcak bir merhabayla merhabama karşılık verince tamamdır, demekki o an kötü bir zamanlamadaydı telefonum diyerek unuttum hemen o soğukluğu ve daldım sıcacık keyif dolu sohbetin içine. Neler neler konuştuk, hepsi yayınlanacak ama öncesinde bu röportaj notlarımı okuyun istedim.

Ünlü kaprisi yapmayan biri kesinlikle ve bir o kadar da samimi. Onu yaptım bunu yaptım derken burnu havada anlatmadı mesela ki bu çok önemlidir. Kursa yürüyerek gidip geldim derken şimdi başarmış olmanın mutluluğu beliriyor yüzünde ve bu yüzden de çaba çok önemli diye de ekliyor.

Röportajımız bittikten sonra biraz daha sohbet ettik, bir kahve sözü aldım kendisinden. Bir de merak ettim o vosvos nasıl öyle uzun uzun yollara çıkıyor? Vosvos da nerden çıktı demeyin ve bekleyin röportajımızda cevabı.

Röportaj için tekrar çok teşekkür ederim. İki teşekkürüm daha var; biri canım fotoğraflarımızı çeken canım arkadaşım Miray Küçükçay’a diğeri de bizi misafir eden The Ritz Carlton Oteli’ne…






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...