***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

30 Eylül 2013 Pazartesi

Anne Bebek Dergisi 154/Ekim Sayısı

Anne Bebek Dergisi'nin 154. benimse 54. sayım bayilerde sizleri bekler. Üstelik Anne Sütü Dergisi özel ekimiz de hediyemiz. 1-7 Ekim Emzirme Haftası'nı desteklemeye devam ediyoruz... Unutmayın ilk 6 ay sadece ve sadece Anne Sütü!

23 Eylül 2013 Pazartesi

Metin Zakoğlu röportajımdan notlar

Röportaj başlayana kadar gram tedirginliğim yoktu. Son derece keyifli, kahkaha dolu, hoş sohbetli bir röportaj olacağını biliyordum ama işler hiç de öyle gitmedi, tam terside olmadı. Neler mi oldu, buyurun okuyunuz efendim…

Metin Zakoğlu dediğimde aklıma ilk gelen “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyunu olmuştu hep taki Enver Aysever’in Aykırı Sorular programına katılana kadar. Çünkü o kadar güzel işler anlattıki ben de hemen tanışmalı, sohbet etmeli ve sonrasında da neler yaptığını sizlerle paylaşmalıyım diye geçirdiğim an aklımdan program bitiminde sosyal medyadan kendisi ile iletişime geçerek röportaj vaktimizi ayarlamaya çalıştım. Bu dediğim olay Ağustos ayında oldu ve biz Eylül ayının son haftası Moda Saklı Köşk’de buluşarak -ki buraya gelmenizi, bu saklı bahçeyi görmenizi tavsiye ederim- röportajımızı gerçekleştirdik…  (Bir sonraki postumda burayı da size anlatacağım.)

İçeri hızlıca giren Metin Bey ile sohbete başlarken ilk beş-on dakikayı atışarak geçirdik. Tatlı tatlı atışmaların ardından güzel giden röportaj esnasında değişen tavırları ile beni bir hayli zorladı diyebilirim. Ciddi ciddi konuşurken bir anda o moddan çıkması ya da tam tersi normal konuşurken birden ciddi bir tavra bürünmesi, sohbet sırasında gözüne bir şey takıldığında cümlesini yarıda kesip ona geçmesi ve sonra kaldığı yerden devam etmesi, hep iş hep iş, baksana ne kadar keyifli bir mekan diyerek röportajımıza ara vermemi istemesi, röportaj sırasında olan durumlardan bazıları olsada ben bu renkli kişiliği tanıdığım için son derece memnun olduğumu söyleyebilirim.

İçeri hızlıca girdi demiştim ya he işte girer girmez burada çok güzel tiyatro oynanır diyerek, “Sırtımı duvara dayar oyunumu her yerde oynarım.” cümlesini de doğrularcasına hemen kafasında sahne düzenini kurguladı. Metin Bey, oyunlarını uzun bir süre evde oynayarak “Ev Tiyatrosu” kavramını çıkaran biri olarak, otuz kişi kapasiteli Ev Tiyatrosu’nda kapalı gişe oyun sergilemiş. Bunun dışında hala da devam ettiği yetenekli, istekli gençlere eğitimler verdiğini, fiziksel engelli olan arkadaşlarımızın evlerini ziyaret ederek onlara özel gösteriler sunduğunu, şimdilerde ise İstanbul ve Bodrum arasında gidip gelerek oyunlarını sergilediğini büyük bir keyifle anlattı bana.

Sahneyi nefes alma alanı olarak yorumlayan Zakoğlu, deneyimlerini, kendi deyimi ile hap bilgi niteliğindeki yeni ve ilk kitabı “Bana Bir Yalan Söyle”de anlatıyor. Kitabın dilinin yalın ve çok net olduğunu “basit bir dil olmuş” cümlesini tercih ederek kullandığımdan dolayı ve sonrasında aslında ne demek istediğini anlamış olsada röportajımız sırasında önüme birkaç kez sunuldu “basit” kelimesi. Artık aramızda bir espirisi olduğundan ikimizde gülerek tepki verdik ve keyifle devam ettik…

Röportajımda da okuyacaksınız ama birkaç not düşmek isterim buraya. Zakoğlu, ev tiyatrosu yaparak beş yıl evinde kapalı gişe oyun sergilemiş. İstanbul ve Bodrum’dan, Cafe Theatre’dan seyircisi ile buluşmaya devam ediyor...

                              Röportajımı Anne Bebek Dergisi’nin Ekim Sayısı’nda okuyabilirsiniz...

20 Eylül 2013 Cuma

Hem kendinden emin hem de heyecanlı: Yalın

En “Yalın” hali ile sahneye çıkıp, şarkılarını seslendiren bir isim Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’ndeydi geçen gün ve elbette ben de oradaydım.

Son derece keyif aldığım Yalın’ı ilk kez canlı dinledim.  O’nu ceketi ve gömleği ile sahneye çıkan halini, tüm yıl boyunca yılsonu gösterisine hazırlanan bir çocuğa benzettim. Sahnede hem heyecanlı hem mutlu hem kendinden emin hem de muzip bir hali vardı. Yazdığı şarkılara mimiklerini katarak eşlik eden hali, benim de şarkılara onun gibi eşlik etmeme sebep oldu…

Bu zamana kadar gittiğim konserlerde denk gelmediğim bir şey yaparak ikinci bölümün açılışını -ki Harbiye’ye gidenler bilir- orta bölümde çoğunlukla çekim yapmak için kameramanların konumlandığı alan vardır- işte o alanda birkaç şarkı söyledi. Bu detay benim çok hoşuma gitti. Dediğim gibi birkaç şarkı sonrasında da ana sahneye giderek şarkılarını söylemeye devam etti.

İkinci bölümün ilk bölüme göre çok daha hareketli geçtiğini, çoğunluğun ayakta olduğunu, herkesin tempo tuttuğunu ve hep bir ağızdan Yalın şarkılarına eşlik ettiklerini söyleyebilirim. Üstelik tüm koltuklarda doluydu, anlaşılan tüm Yalın severler oradaydı.


Her şey çok güzeldi ama eksik olan küçük bir şey vardı o da ışıklandırma. Yalın bir şarkıdan diğerine geçerken sürekli sahne karanlıktı. Anlık geçişlerde olsa gözüme hiç hoş gözükmedi o aralardaki karanlıklar. Ses harika, mimikler, hareketlerde süper, sahnedeki duruşa da lafım yok ama sanki biraz daha özenli bir sahne olsaymış iyi olurmuş diye düşünüyorum. Son dönemlerde gittiğim tüm konserlerde ışıklandırma ile ilgili çeşitli çalışmalar görünce sanırım bunda da aynı bir beklentim oldu. Bunu da paylaşmak istedim sizlerle. Onun dışında eğlenceli bir akşam geçirdim, evime dönerken hala Yalın şarkılarını mırıldanıyordum; “… Kalbimin orta yerinde bu nasıl bir cumhuriyet…”

Tüm şarkılarını severek dinlesem de benim için en özel olanı, hayatımda unutmayacağım ve içinde çok fazla anılar barındıran, her dinlediğimde aynı hisse kapıldığım  “-ki sen” şarkısıydı. Hani sözleri; “Hazırlanmış bir yere gidiyor gibisin / Benim her yerde elim kolum var / Bilmez misin yüzüm düşmüş kaç gündür düşünüyorum / Tenhalaştı kahvaltılarımız / Bomboş bakıyoruz artık / Bir bildiğin var da susuyor gibisin /-ki sen benim gözyaşlarımı da gördün / Sen benim ilk aldığım güldün”

Yalın konserine gidilir mi? Evet!

17 Eylül 2013 Salı

Ünlü isimlere sorduk

Sayfalarımızda yer alan ünlü isimlerimizin bizi ilgilendiren ortak özellikleri anne ve baba olmaları. Ebeveyn olunca ünlü olmalarını bir kenara bırakıp, çocuklarıyla keyifli zaman dilimi geçiren isimlere bakın neler sorduk, neler öğrendik.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Sevinç Erbulak: "Ben de Kavin'le beraber okuyorum."




Oyuncu Sevinç Erbulak ile kızı Kavin’i ve onun eğitim sürecini konuştuk. “Onunla beraber okuyorum, sadece sınavlara girmiyorum” diyen Sevinç Erbulak, çocuğu bu yıl okula başlayacak annelere de tavsiyelerde bulundu.

Sevinç Erbulak ile yaptığım röportajım Akşam Gazetesi Cumartesi Eki'nin bugünkü sayfasında yer aldı...

Röportajımı okumak için tık tık...

12 Eylül 2013 Perşembe

U.S. Polo Assn.'ın keyifli yeni sezon lansmanı

U.S. Polo Assn. Ailesi Kemer Golf And Country Club'da yeni sezonlarını tanıtmak için içinde benimde olduğum bir basın toplantısı düzenledi. Toplantı öncesi Kemer Country Dağ Evi'nin bahçesinde keyifli bir kahvaltı yaptık. Sonrasında 2013-2014 Koleksiyonu'nda öne çıkan modellerle birlikte çekimlerden bahsettiler. Toplantının ardından ise söz konusu Polo olunca kısa bir ata binme aktivitesi yaparak toplantıyı tamamladılar. Gelelim detaylara...

 
2013-2014 Koleksiyonu...
U.S. Polo Assn.'in 2013/2014 Sonbahar-Kış Koleksiyonu'nun çekimleri, Rusya’nın başkenti Moskova’da Tseleevo Golf & Polo Club’da yapılmış. Kulübün polo evinde gerçekleşen sonbahar çekimlerinde mevsimin bütün simgeleri kullanılarak kulübün polo sahasında karların üstünde “Snow Polo” maçı eşliğinde yapılan kış çekimlerine ise U.S. Polo Assn. ailesinin sıcaklığı yansımış. 4’ü çocuk olmak üzere 10 model görev alarak çekimleri tamamlamışlar.

 
At heyecanı...
Sürekli ata binen hatta defalarca ata binmiş birisi değilim. Bir kere denemiş, korkmuş ama yine de keyif almış biri olarak herkesin bu deneyimi yaşamasını tavsiye ederim. Her zaman bana asil gelen hayvanların en başında yer alan atın üzerinde geçen zaman dilimlerinde son derece keyif aldım. Elbetteki tek binmedim, yardım aldım. Öncelikle şunu belirtmek isterim; marifet ata inip binmekte. Bu son derece zor bir iş çünkü. En azından benim gibi ikinci kez bunu deneyimleyecekseniz zor. Bir de benim gibi hayvanların hiçbirine kuş, köpek, kedi hiç fark etmiyor herhangi birine dokunamayanlardansanız yine ata da dokunmanız biraz zor oluyor ama ben çok azda olsa onu sevmeyi başardım. Benim bindiğim atın ismi Igor'du ve kendisi 16 yaşında, yaklaşık 800 kilo civarında bir İngiliz Atı'ydı. İgor ile kısa bir gezinti yapmadan önce onu biraz sevmeniz gerekiyor. Kuşlardan bile korkan bu hayvanın yanında durabilirsiniz ama sinsice arkasında durduğunuzda kendini tedirgin hissettiğinden dolayı çifte atabilir, aman dikkat diyerek bu keyifli deneyim için U.S. Polo Assn. Ailesi'ne teşekkür ediyorum.
 

1 Eylül 2013 Pazar

Anne Bebek Dergisi 153/Eylül Sayısı

Bu ay sizlerle İpek Koçulu’yu tanıştırmak istedik. Soyadı size tanıdık geldi değil mi? Uzunca bir zamandır kapak fotoğraflarımızı çeken Şahver Koçulu’nun ikinci kızı İpek. Bir de Duru var, o da ablası. Ablasıyla annesine güzel pozlar veren bu iki güzel kıza ve elbetteki Şahver’e çok teşekkür ederiz bu güzel kareler için. Sizlerde Şahver Koçulu ile birlikte stüdyoya girmek ve dergimizde kapak olmak isterseniz eğer bize mail atabilirsiniz…
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...