***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

27 Haziran 2012 Çarşamba

En özgür alanlar

Yorgun bir şekilde işten evinize zor attınız kendinizi, dinlenip dışarıya çıkıp kendinize gelmeyi de çok istiyorsunuz ama dinlenme zamanınızın uzun süreceğini de biliyorsanız, kendinize bir özgürlük ve de dinlenme alanı hazırlayabilirsiniz evinizde. Bahçesi olanlar en şanslılar olsada balkonu olanlar da yine şanslı grubundan sayılır aslında. Bir hafta sonunuzu bahçenizi/balkonunuzu yaza hazırlamaya ayırın ve sonrasında keyif dolu zamanlar yaşayın evinizde.

26 Haziran 2012 Salı

Bavullar hazır mı?

Bu yaz plajlarda nasıl görünmek istersiniz?
 Rengarenk, sade, mayolu, bikinili, mayokinili? Nasıl cevap verirsiniz bilemiyorum ama ben her şekilde plajda olabilir, sahilin tadını çıkarabilirim diyenlerin yanındayım. Bavullarınızı hazırlamadan önce ihtiyaç listesi çıkarmayı da unutmayın bu hem gereksiz eşyaları almamanıza hem de fazla para harcamamanıza sebep olacaktır. 

22 Haziran 2012 Cuma

Sizi onlarla tanışmaya davet ediyoruz

Dergimizi takip edenler son aylardaki ünlü röportajlarımızın çekimlerinin altında Event’s Hill ismini biliyorlardır ama biz onları size daha iyi tanıtabilmek adına bir de röportaj gerçekleştirdik bu ay. Hem hayatlarını hem de işlerini birleştiren Naren ve Hilal Halitoğlu yani güzel kadrajların sahibeleri bakın neler yapıyor.

www.eventshill.com'a tıklayarak da onlara ulaşabilirsiniz. :=)

14 Haziran 2012 Perşembe

Engin Alkan ve Çağlar Çorumlu Röportajım Milliyet'te :=)

Engin Alkan ve Çağlar Çorumlu ile Açıkhava'nın bahçesinde gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajım Milliyet Gazetesi Cadde Eki'nin bugünkü baskısında. Gazeteyi alamadıysanız okumak için tıklayınız efendim...
Teşekkürler :=)

8 Haziran 2012 Cuma

Hasibe Eren: "Oynama güdüsü çok gelişkin bir insanım. "


Tam bir ikizler kadını ile kısa da olsa samimi bir söyleşi gerçekleştirdim Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde. “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” oyununun son provalarını yaparken bana zaman ayıran Hasibe Eren’den bahsediyorum.

"Kısa bir söyleşi yapabildik dedim, çünkü uzun uzun konuşmaya şuan ruh halim izin vermiyor, kalbim çok hızlı atıyor, kısacık oyundan ve son olaylardan konuşalım ikimizinde dediği olsun" değince orta yolda buluşuverdik hemen. İçindeki samimiyetlik duygusu bir anda sorularımın hepsini silip atsa da çok güzel ifade etti kendini ve oynamaktan keyif aldığı oyununu.

Her ünlü röportajımdan önce “… acaba...?” sorusu Hasibe Eren için de geçti aklımdan. “Acaba canlandırdığı karakterler kadar konuşkan mı?” diye düşündüm. Karşılaştrıma yapmak için söylemiyorum ama belirtmeden de geçemeyeceğim. Binnur Kaya’yı ilk kez Beyaz Show’un programında izlediğimde, o kadar ürkek, çekingen ve de konuşmakta bile zorluk çekecek derece heyecanlanan biri olarak görünce ve de Hasibe Eren’i canlı yayınlanan bir programda izlemeyince “Hadi bakalım Aslıhan röportajda seni nasıl biri bekliyor acaba?” diye düşünerek gittim yanına. Merhabalaştıktak sonra “Aaa süpermiş ya” diyerek devam ettik konuşmaya.

Bir röportajında: “İçimde bin tane kadın var ve ben her seferinde başka başka duygu halinde oluyorum.” demiş. Eee röportajdan önce böyle okuduğumdan, yanıma geldiğinde ben de hemen sordum hangi ruh hali ile karşımda olduğunu. “Heyecanlı, tiyatro sever, gergin, Allah’ım kesin rezil olacağım ürekliğinde bir kadınla karşı karşıyasın şuan Aslıhan” deyince ben biraz daha kendinden bahsetmesini istedim ama beni mi konuşacağız, şuanki oyundan konuşalım hadi ama deyip başladı oyunu ve tiyatro üzerinde dolanan olumsuzlukları anlatmaya: 
“Mutluyum, Aziz Nesin oyunu oynamaktan hem de çok mutluyum. 2007’den beri oynadığım bir oyun. Beş yıldır seyircinin istediği bir oyun. Tiyatrolarının özelleştirilmesinin konuşulduğu şu dönemde bir Aziz Nesin metni oynamanın haklı gururunu yaşıyorum. Umarım seyircimiz son kez bir Aziz Nesin metni izlemeyecektir bu akşam. Ümid ediyorum ki hem edebi anlamda hem de Türk tiyatro tarihi anlamında önemli bir yer alan Aziz Nesin metinleri seyircisi ile buluşmaya devam eder.”


Ben soru sormak için sıkıştırırken bir yandan da ama artık gitmem gerek desede bu başarılı kadını, alkışın neler hissettirdiği sorusunun cevabını almadan göndermedim.

Hasibe Eren der ki: “Alkış beni mutlu ediyor, garip bir mutluluk bu. Haz anlamında değilde “Yaaa gerçekten beğendiniz mi?” anlamdında bir mutluluk. “Kötü değil miydik, yani bu alkış oldu hem de güzel oldu anlamında mı şimdi?” gibi düşüncelere atan tarifsiz mutluluk hali alkış.

O zaman sahneyi de tanımlayın bari de ben koltuklardaki yerimi alayım siz de sahneki yerinizi, diyerek noktalıyorum röportajımızı.

“Sahneyi anlatmak çok zor benim için, çünkü başka türlüsünü bilmiyorum. Oynama güdüsü çok gelişkin bir insanım. Bu yüzden mutluluk, yaratma heyecanı, izlenme gerginliği bile olsa sahnede çok mutluyum.”

Ben de çok mutluyum ki ergenlik döneminde kendini “kaşları otoban gibi olan çirkin bir kızdım” diye tanımlayan ve hergün biraz daha güzelleşen, başarılı işlere imza atan; ilk olarak Sıdıka rolü ile tanıdığımız, Avrupa Yakası’nın Makbule’si ve şimdilerde de Yalan Dünya dizisindeki Gülistan karakteriyle taktir ettiğim bu isimle söyleşi gerçekleştirdim.

Teşekkürler…

Fotoğraf: Yasemin Sargın
Asistan: Saygın Sargın
Tasarım: Bora Börü



     SUS!MUYORUZ

4 Haziran 2012 Pazartesi

Engin Alkan ve Çağlar Çorumlu Röportajımdan, Açıkhavadan...

Tiyatronun verdiği vazgeçilmez hazzın yanına, izlemekten son derece keyif aldığım oyunun yani İstanbul Efendisi’nin Açıkhava sahnesinde oynanıyor olması eklenince “değmeyin keyfime” modu durumunda oluyorum her yaz. Tabi buna oyundan önce yaptığım röportajlarda eklenince, tarifsiz bir mutlulukla dolu oluyorum. Şimdi beni bilmeyen bu cümleleri öylesine yazdım sanır ama bilenlerde eksik ya da az bile yazmış cümlesini kurarlar… Ben ve Açıkhava keyfi ayrılmaz bir bütündür çünkü :=)


Oyun öncesi –ki geçen sene oyunun konusunu yazmıştım. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz- iki önemli isimle yani Engin Alkan ve Çağlar Çorumlu ile röportaj yaptım… Açıkhava’nın bahçesinde son provalarının arasında Engin Alkan ile röportajımıza başladık. Duruşu, otoritesi beni biraz korkutsada konuştukça rahatlayarak keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Aslında o korku diye nitelendirdiğim şey karşınızda usta bir oyuncunun olmasından kaynaklanıyor. Yani bir nevi “aman yanlış bir şey söylemeyeyim” durumu. Yıllar sonra kendimi mesleğimde öyle bir otoritede görmek ister miyim? Kesinlikle evet! Neyse dönelim engin Alkan’a tiyatronun üzerinde dolaşan kara bulutlardan oyunculuk hikayesine kadar birçok şeyden bahsettik. Bir sonraki yazımda sizlerle de paylaşacağım röportajımı ama öncesinde öncesi var. :=)

Sonrasında ise Çağlar Çorumlu ile esprili, keyifli, eğlenceli, samimi ama en önemlisi gerçekten çok içten bir röportajımız oldu. Oflanmadan yapılan her işi seviyorum ve taktir ediyorum. İşine aşık biri olarak, bu hazla iş yapanlara da ayrı bir saygım oluyor her zaman. İşte bu cümlelerle anlatabileceğim bir kişi Çağlar Çorumlu. Kapris yok, heyecan var, samimiyetlik duygusu aktarımı başarılı…

Oyundan birkaç saat öncenizi bana ayırdığınız için sizlere teşekkür ederim.

SUS!MUYORUZ…
Fotoğraf: Yasemin Sargın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...