***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Eski zamanlardan kalma bir ben …

İçimdeki çok büyük bir öfke ile bir telefon numarası aramak için eski zamanlardan kalma notlarımı döktüm ortalığa, aslında güzel bir uyku uyuma düşüncesiyle yatmıştım… Birden içimdeki öfkeye hakim olamadım ve kendimi, notlar arasından numarayı ararken buldum.


Tabi ararken, lise dönemine ait, ders kitaplarının yanına Ezgi’yle -ki kendisiyle o dönem çok daha fazla görüşürdük, şimdi zamana bağlı olarak görüşemesekde, cümlelerimizin arasında zaman zaman hatırlandığımızı biliriz.- yazışmalarımızı da buldum, en çok da din dersinden sıkılıyormuşuz sanırım, çoğunlukla onlardan kalma notlar vardı…

Cafe'lerde oturup, peçeteye yazdıklarımızın üzerinde yıl 2002 yazınca büyüdüğümüzün çok daha iyi farkına vardım…

Ezgi, Yasemin, ben… Ne çok şey paylaşmışız, yaşamışız öyle, biliyordum ama görünce… Dershaneden kaçtığımızda ya da dersten önce bir Güllüoğlu dediğimiz günlerde, peçetenin üzerine yazdıklarımızı okurken daha bir farkına varıyor insan büyüdüğünün, geçen zamanının… Ağlamışız, sırlarımızı paylaşmışız, sevinmişiz, korkmuşuz, utanmışız…

Notları kurcalarken okudum hepsini teker teker, sonra gözüm bir telefon numarasına takıldı. Numara nam-ı değer X aşkıma aitti. Yani arabesk bir tabirle lise aşkıma. Arada geçen 8 yıl boyunca hiç konuşmamışız, görüşmemişiz, saçma bir sebepten küsmüşüz, derken zaman böyle geçivermiş. Şimdi de numarasını gördüğümde pat diye mesaj atmama şaşıyorum. Kendime bir düşünme payı bırakmadan bir mesaj attım dün gece. Aslına bakarsan numarası değişmiştir diye attığım mesaja karşılık telefonum çaldı sabah, konuştuk, sanki 8 yıl değilde 8 gün öncesinde görüşmüşüz gibi…

K: Şaşırdım.
A: Ben de seni aramama şaşırdım.

Ortak bir arkadaşımız daha vardı, evlenmiş, üstelik 1,5 yaşında bir de kızı olmuş… Zaman çok daha fazla vurdu yüzüme şimdi. “Nasıl yani sen, babamı oldun?”dedim. “Aynı benim ya sadece adımın başına baba sıfatını ekledim.” dedi, gülüştük, internetten bana ulaşmaya çalışmışlar, çok değil iki ay öncesinde, üzerine de ben aramışım işte… Çok mutlu olduk ve en kısa zamanda görüşme planı yaptık hemen…

Pazartesi gününe böyle eski dost sohbetleriyle başladığımdan pazartesi sendromu yerini, çok daha güzel anılara bıraktı.

Tam gün bitiyorken, bir sürprizde Emel’den geldi.
Lise son dönemimde ve üniversite dönemimde birlikteydik onunla da. Aylık rutin planı tüm PR’cılara atmıştım gene. Emel adımı görmüş, bu bizim Aslıhab galiba diyerek almış telefonu eline, ilk Emel dediğinde anlayamadım, bu konuda hafızam çok kötü ama üniversite deyince, hoop hemen nasıl yani ya, nerden buldun beni, ne alaka diye başlayan cümlelerle kısa ama hoş bir sohbet gerçekleştirdik.

Sanırım bugün eski dostlarla konuşma günümdü… Şimdi bunları yazarken beynimden bir sürü düşünceler geçiyor o zamanlara dair. Güzel günlerdi, araya mesafeler girse de arandığında sıcak bir merhabayla karşılanan konuşmalar gösteriyor ki sağlam arkadaşlıklar kurulmuş…

Aradığım numarayı bulamadım ama, bu bir hışımda kalkıp notları dökme olayını sevdim :)

Bugünü sevdim, dün gece ne arıyorken, bugün ne buldum. Şaşkınım, o sinirli halimden eski sohbetlerin başlayacağı bir güne merhaba demeyi düşünemezdim hiç…

Küçük bir dipnot: Resim, 2006 yılına ait, Trend Show dönüşü Yasemin'in evindeyiz...

7 yorum:

  1. Okurken anladım ne kadar zaman geçtiğini ne kadar büyüdüğümüzü..neler paylaşmışız meğerse bize ne günlerimiz olmuş..Sayfa aralarında saklanan peçetelerle sınırlı değil dostluğumuz elbette..yaşanan kırgınlıklara uzaklıklara ragmen biz ayakta kalmayı başardık..
    Ve böyle bir sayfa hazırladıgın için tebrik ederim çok güzel olmuş...


    Demişsin sende en önce kim ewlenicek konusmalarımız dıye gercektende hayat gunler geçti yeni yollar çiziyoruz artık hayatımıza eklenen bir çok güzellikle..

    İyiki warsın sende..Hep beraber mutlu bir omur gecırmek dılegıyle...

    YanıtlaSil
  2. Elbette onlarla sınırlı değil, bence de başarabildik...

    Her şey spontane bir şekilde gelişti ama bence de ya iyiki de yazmışım...

    Bakalım senin çiçeğini kim kapacak :)

    Sağol canımi, sende, sizde... Umarım hep birlikte yaşlanırız diyelim...

    YanıtlaSil
  3. Tabiki ben bu kadar yıldır bekliyorum bi öncelik tanıyın bana yahu:)

    YanıtlaSil
  4. Sanırım, bunu söyleyen Emel, tabi buyrun önden siz :)

    YanıtlaSil
  5. Bir ben eksiğim sanırım bu satırlarda... Güzel ve yılların bu zamanlara taşıdığı bir dostluğu anlatmaya çalışmışsın elinden geldiğince... Hayat sürüklüyor insanı başka diyarlara. Bazen yalnız, bazen başkalarıyla yep yeni koşturmacalar içinde buluyor insan kendini. Sevgili dostumun da dediği gibi önemli olan bütün kırgınlıklara rağmen, yaşanmış büyük dostuğun hatırına ayakta kalabilmek.

    Büyüdük tabiki, dostlarımızı evlendirip ayakkabı altlarında silinen isimlerimize bakacak, çiçeği acaba kim kapacak konularına uzanacak kadar büyüdük. Çiçeğin sahibinin kim olacağını dört gözle bekliyorum:)

    Sevgiler...

    Her ne olursa olsun tükenmeyen dostuluklara...

    YanıtlaSil
  6. Walla çiçeğin we başörtüsünün sahibi kim olcak diye düğün tarihini öne mi çeksek=)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...